Tosyavizade Dr. Rıfat Osman Bey'in anılarından Balkan Savaşı'nın sonunda Bulgarların Edirne'ye girişlerinde ilk şehit düşenler

EdirneDr. Rıfat Osman
Güncelleme:
Tosyavizade Dr. Rıfat Osman Bey'in anılarından Balkan Savaşı'nın sonunda Bulgarların Edirne'ye girişlerinde ilk şehit düşenler

Nilifer Gökçe1

Dr. Rıfat Osman Bey (1874-1933) Balkan Savaşı başladığı sırada Edirne Merkez Asker Hastanesi Başhekimi ve Radyoloji uzmanıdır. Savaş başladıktan sonra, kurulan ve mevcut hastanelerin koordinasyonu ile de görevlendirilmiştir. Savaşın sonunda Edirne'nin Bulgarlar tarafından işgal edildiğinde Bulgar askerleri tarafından evinden alınarak, Edirne Merkez Asker Hastanesi'nde görevli diğer doktorlarla birlikte hastanede esir hekim olarak hizmet vermişlerdir.

Resim 1: Dr.Rıfat Osman Bey (1874-1933)
Resim 1: Dr.Rıfat Osman Bey (1874-1933)

Dr. Rıfat Osman Bey, Balkan Savaşı anılarını yazmıştır. Fakat bunlar, Edirne'nin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi sırasında evinde gözaltında bulunduğu sırada yazmış olduklarıdır. Balkan Savaşı'nın sonunda 155 gün süren bir kuşatmanın sonucunda Bulgar askerlerinin Edirne'ye girmelerine, yapılanlara, Bulgarların yönetimindeki pek çok olaya şahit olmuştur.

Bu olaylara, "Edirne Tarihi", "Edirne'de 25 Yıl" gibi basılmamış çalışmalarında, gazete ve dergilerde çıkan makalelerinde de yeri geldikçe anlatmıştır. Bunlardan biri de Meriç Köprüsü'nü geçtikten sonra, Karaağaç Yolu üzerinde sağ tarafta yer alan "Karaağaç Jandarma Şehitliği" ile ilgili yazdıklarıdır.

Şimdi gelin, Bulgarların Karaağaç yönünden Edirne'ye girişlerini ve o gün orada yaşananları Dr. Rıfat Osman Bey'den izleyelim:

"23 Mart 1913, sabahı alınan karar gereğince, verilen emirle, Arda Demiryolu Köprüsü'nün havaya uçurulması ardından, gün batışından sonra (alafranga saat: 8,15) Hıdırlık Genel Karargâhı önündeki telsiz telgraf merkezinin, yüksek direğine çekilen düz beyaz bayrak, acı hakikati ilan ediyordu.

Kahraman Edirne, tam beş aylık kuşatılmış olmanın korkunçluğuna, sabırla dayandıktan sonra, şan ve şerefiyle teslim oluyordu.

Kale'nin etrafındaki bölgenin top patlamayan bir yeri kalmadığı gibi, tüfek, makineli tüfek sesleri de kesilmeye devam ediyor ve şehrin kapılarından da yaralı, yarasız, açlıktan, uykusuzluktan halsiz kalmış erlerin kalabalık bir halde geldikleri görülüyordu.

Bu, şimdiye kadar görülmemiş bir manzara ve olmuş bir hadise değildi.

Kuşatma hattına çok uzak ve merkezi bir yerde bulunduğum halde, barut kokuları his olunmaya başladı.

"Karaağaç Yolu'nda" Şosenin ortasındaki Jandarma Karakolu'nda bulunan ve sayısı ona ulaşmayan (araştırmama göre 9 er) jandarma nöbetçileri, cepheden dönen erleri, kaçak sanarak çevirmeye çalışmışlar ve az sonra, subayların da birlikte olduklarını görünce, acı sonun geldiğini anlamışlardır.

Bir doktor arkadaşımız, dağılan birliğinden ağırca yaralı ve pek sevdiği bir subayla hastaneye gitmek üzere karakolun önünden geçerken, yaralıya su almak için durmuş ve Kale'nin düştüğünü ve Genel Karargahta "Hıdırlık Tepesi"ndeki telsiz telgraf direğine beyaz teslim bayrağının çekildiğini ve Bulgarların Karaağaç'a gelmekte olduklarını ve burada durmanın tehlikeli olacağını söylemesi üzerine Jandarma takımının onbaşısı;

"Bize bu sözü subayımız söylemeli. Buraya onun emriyle geldik. Gerekiyorsa yine onun emriyle ayrılırız" diye savaş tarihimizde yazılmaya değer bir cevap vermiştir.

Bu kahramanlar, şoseden şehre doğru ilerlemek isteyen Bulgar erlerine ateş açarak, önemli bir kısmını alıkoymuşlar ve çokluk karşısında, malzemeleri de kalmadığından, şehit oluncaya kadar yerlerinden ayrılmamışlardır.

Edirne'nin Bulgarlardan geri alınışında, ikinci defa Edirne'ye vali olan Hacı Adil Bey, bu olayı öğrenmiş Jandarmaların şehit düştükleri yere, plan ve projesini "Deber" adında Fransız mühendisin, hazırlamış olduğu, eski kalelerin mazgallı burçlarına benzeyen taş bir anıt yaptırmıştır (1-3)"

Adı geçen anıt ve şehitlik alanı günümüzde bakımlı durumdadır.

Resim 2: Edirne Karaağaç Jandarma Şehitliği'nin günümüzdeki (2015) durumu.
Resim 2: Edirne Karaağaç Jandarma Şehitliği'nin günümüzdeki (2015) durumu.

Bulgarların Edirne'ye girişi sırasında bir başka olaya da yine Dr. Rıfat Osman Bey'in Milli Gazetede çıkan "Ressam Hasan Rıza Bey "ile ilgili makalesinde rastlıyoruz.

Dr. Rıfat Osman Bey, Edirne'ye geldikten sonra tanışıp çok iyi dost olduğu, uzun boylu, geniş omuzlu, şişman ve iri kemikli olmasından dolayı kendisine "Koca Adam" dediği, Ressam Hasan Rıza Bey'in Bulgarlar tarafından şehit edilişi ile ilgili olarak ta şunları yazmaktadır:

"Her sanatkâr gibi, çalışmalarına, evine bağlı olan üstat, pek çok dostlarının uyarısına rağmen, 26 Mart 1913 sabahı, yani Bulgarların Edirne'ye girdikleri anda okuldan çıkarak, Karaağaç'taki evine gitmiştir. Kuşatma sırasında yatılı okulların tamamı gibi, Sanayi Mektebi de, "Yardımcı Hastane" yapılarak Rıza Bey de müdür tayin edilmişti. Rıza Bey, her geceyi burada geçiriyor ve bütün ruhu ile çalışıyordu. İşte üstadın adı geçen günde, okuldan evine gitmesi ve evinde de yağmanın başlamak üzere olması, felaketi çabuklaştırmış. Yerli Rumların yol göstermesiyle, istasyon karşısındaki Kâtipya'nın değirmeni civarındaki Bulgar alayı karargâhına götüren, süngülü Bulgar askerleri, değirmenin arkasındaki tarlalar içinde, süngü darbesi ile zavallı, vatanperver sanatkârı şehit etmişlerdir.

Şehrin geri alınmasında, bu feci olayı öğrenen kumandan Hurşit Paşa, cesedin bulunması için, 30-40 istihkâm askerini, iki subayın eşliğinde bu yere göndermişti. Olayı görün bir Ermeni kadını, Üstadın öldürüldüğü yeri göstermiş ise de, hafriyatta bulmak mümkün olamamıştır.

Yaşlı kadın, yüksekçe bir yerden olayı gördüğünü ve şahsen tanıdığı Rıza Bey'in evvela bir Bulgar askerinin üzerine hücum ederek boğazına sarıldığını, o sırada diğer bir askerin arkasından süngülediğini hikâye etmiştir.

Olayda beş Bulgar askeri varmış. Üstadın eski Türk silahlarından oluşan koleksiyonu, büyük kıtada levhaları, çarşıdan geçirilerek Bulgar kumandanlığına getirildiğini, bunları çok iyi bilen Dilaver Bey 2 tarafından görülmüştür (4-5)."

Rıfat Osman Bey; yıllar sonra 3 Nisan 1931'de Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver'e yazmış olduğu mektubunda bu olaya değinerek, Ressam Hasan Rıza Bey'in mezar yeri ile ilgili olarak ta şunları yazmıştır:

3 Nisan 1931

Nur-u Ayn Süheyl Bey,

Hasan Rıza Bey, çok feci bir surette sönen bu adamın üzüntülerini zaman, kalbimden silememiştir. Ne desem, ne yazsam az.

Üç dört gün önce, Belediye Reisi dostlarımdan ve Edirne'nin canlı tarihi olanlardan Ekrem Beye 3 rahmetli Hasan Rıza Bey'in cesedinin bulunduğu yeri haber vermişler. Bir anlatışa göre, Hasan Rıza Bey'in evinin arkasında bulunan bahçelikler içinde açıkta kalan cesedini orada bulunan Katolik Rahipleri sevabına kaldırıp, Katolik mezarlığı yanına gömmüşler. Ekrem Bey'le beraber derhal bir otomobile atlayarak oraya gittik. Ne kadar yazık ki, geçen sene varisleri Rıza Bey'in mezarını yıktırmışlar. Ne ise, Rahipleri aradık. Zaten, iki buçuk kişi ve bunlarda yeni gelmiş adamlar. Konunun takibine benim çömez öğretmen Süreyya'yı görevlendirdim. O gün, yanımda olduğu için her şeyi gösterdim. O gidip, araştırmak yapacak. Şimdi gelelim hemşirelerine (kız kardeşlerine) onlar için istediğin gazeteleri gönderdim. Mademki, bu hanımlarla görüşüyorsun, onların da bilgilerine başvur. Aşağı yukarı zavallının kabri ve cesedinin bulunması olasılığı bulunan yer hakkında bildiklerini öğren.

İşte Koca Adam'ın, koca varlığından kalan son eser. Şu merdiven harabesi (yıkıntısı), evin bahçe tarafı yani, ufkumda kalan Edirne'ye bakan arka bahçesinin merdiveni olacak. Önünde gördüğün taşları Sanayi Okulu öğrencileri koymuşlar. Çünkü onlara Rıza Bey, evinin bu merdiveninde ve bu yerde şehit edildi demişler.

Edirne'nin işgalinde (geri alınışında 1913-Temmuz) bizim aldığımız bilgi ile uyuşmayan bir haber. Belki bize, korku yüzünden o zaman öyle dediler (6).


Resim 3: Dr.Rıfat Osman Bey'in, Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver'e yazdığı 3 Nisan 1931 tarihli mektuba çizilmiş olduğu, "Ressam Hasan Rıza Bey'in" mezar yeri ile ilgili resim.
Resim 3: Dr.Rıfat Osman Bey'in, Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver'e yazdığı 3 Nisan 1931 tarihli mektuba çizilmiş olduğu, "Ressam Hasan Rıza Bey'in" mezar yeri ile ilgili resim.

Mektup burada sona ermektedir. Rıfat Osman Bey'in bu konu ile ilgili araştırmalarının sonucunun ne olduğunu bilemiyoruz. Elimizde de bu mektuptan başka bir belge bulunmamaktadır. Bugün, Karaağaç Jandarma Şehitliğinde onun anısına dikilmiş, sembolik bir taş bulunmaktadır.

KAYNAKLAR:

  1. Kazancıgil R.; "Dr.Rıfat Osman Bey'in Balkan Savaşı Anıları", Yöre ( Edirne'nin Üçüncü İşgali (100.yıl) Özel sayısı), Yıl:13, Sayı 154 (2013,61-73)
  2. Tosyavizade Rıfat Osman Bey; "Edirne Tarihi" basılmamış çalışması
  3. Rıfat Osman: Edirne'de 25 Sene, Türk Tarih Kurumu'nda bulunan el yazması.
  4. Tosyavizade R.O.; "1913 Facialarından Ressam Hasan Rıza Bey Merhum" Milli Gazete, Yıl:3,S:219, 26 Mart 1921.
  5. Kazancıgil R, Gökçe N: Tosyavizade Dr.Rıfat Osman'ın Kaleminden Edirne, Edirne Belediye Başkanlığı Yayınları No:12, 2013
  6. Dr.Rıfat Osman Bey'in, Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver'e yazmış olduğu "3 Nisan 1931" tarihli mektup.

Referanslar:

  1. T.Ü. Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı- Edirne
  2. Edirne Belediye Başkanlarından.
  3. Ekrem Demiray