Edirne’nin Çiçek Aşısı Tarihindeki Yeri

EdirneTrakya Üniversitesi
Güncelleme:
Edirne’nin Çiçek Aşısı Tarihindeki Yeri

Yrd.Doç.Dr.Ratip Kazancıgil - Öğr.Gör.Nilifer Gökçe

Belgesiz tarih yazmak veya anlatmak, mangal başında masal anlatmaktır.
Süleyman Seyit Nuh 1

On altıncı yüzyılda Edirne’de hazırlanan “Çiçek Aşısı”nın Batı ülkelerine ihraç edildiği ileri sürülmektedir.

Ord.Prof.Dr. A. Süheyl Ünver hocamızın “Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi” adlı eserinde yazmış olduğu “Önsöz” adeta bu ideaya verilmiş bir cevaptır. Bu nedenle, önce bu cevabı özetleyerek ve bazı sözcükleri günümüz diline çevirerek sunuyoruz.

Önsöz

Çiçek Aşısı, Tıp Tarihimize bir buçuk yüzyıldır ün veren, önemli ve zengin bir konudur. Gerçi biz, ineklerden, insana yapılan tarihi aşının icat edeni sayılmayız. Belgesi olmayan söylentiler, bilimsel olarak ortaya çıkmayınca, bu şerefi, bulucusunun elinden alamazsınız.

Lakin şu bir gerçektir ki, eski Doğu toplumlarında olduğu gibi, Türkler de insandan insana aşılama usulünü kullanmışlardır ve bunu XVII. yüzyıl sonlarında bizde yapmışlardır.

XVIII. yüzyıl başlarında bunun bizde yapıldığını Edirne’de gören İngiltere Büyükelçisi’nin eşi Leydi Montagu (Resim 1), bunu memleketine bildirmekle ve döndüğünde, bunun, reklamını yapmakla, dünyanın diğer taraflarından değil, Türkiye’den söz ederek, bizdeki aşı yönteminin Avrupa’ya yayılmasında, yurdumuzun köprü görevi görmesi rolü, her tarafça kabul edilmektedir.

Biz bu aşının Batı’da tanınmasında, bizdeki uygulaması ile örnek olduk diyebiliriz.

Jenner’in ünlü buluşu hemen yayılmış. Biz de, üç yıl sonra, bu konuda eserler yazılmıştır.

XIX. yüzyılda bütün Batı toplumları arasında, çiçek aşısını zorunlu kılarak diğer Avrupa toplumları arasında birinciliği kazanmıştır. Yine, XIX. yüzyılın sonlarında, Çiçek aşısı bizde de üretilmeye başlanmıştır.

Gerek sığırlardan elde edilen aşı ile, gerekse insandan insana nakledilerek elde edilen aşının ayrıcalıklarını bilmeyenler, bu işi incelemeden memleketimizi “Çiçek Aşısı” bulucusu olarak gösterenlerin yaptıkları yanlışlıklar, iyi bir etki bırakamaz.

Önce, bunu kendimizin öğrenmemiz, sonra Batı ilim dünyasına da bunun yapılması hakkında ileri adımlarımızı göstermemiz lâzımdır2.

Hele bazı yazılar ki, bunlar arasında, özellikle gazete sütunlarında görülüyor. Adeta, bu önemli buluşu, bizim elimizden alanlara karşı, başa kakmalı bir dil ile yazmakta ve bunu bazı vesilelerle ortaya koymaktadırlar.

Örneğin; ufak tefek salgınlar sırasında, böyle konuşmalar ve yazmalar, memleketimizin bilimsel onurunu sarsmamalıdır.

İşte, bütün bu gibi yayınlara cevap olmak üzere Enstitümüzün hazırladığı bu iddiasız eser ( Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi) iki kısmı içine almaktadır.

Birincisinde, memleketimizdeki çiçek aşısı tarihine ve bu suretle Batı’daki aşı tarihine, genel olarak yer verilmiş ve fazla ayrıntılara girişilmemiştir.

Bu genel görüşü tamamladıktan sonra, ikinci kısımda, değişik yayınlara ve memleketimizin çiçek aşısı konusunda kanuni konularına da ayrı ayrı temas edilecektir.3

Süheyl Hocamızın “Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi” eserindeki “Önsöz” yazısındaki, bizim konumuzu ilgilendiren bölüm burada sona eriyor. Zira, bizim araştırmamız, genel olarak çiçek ve çiçek aşısı tarihi olmayıp, aşının Edirne ağırlıklı bölümünü mümkün olduğu kadar, belgesel olarak belirtmektir.

Şimdi aynı amaçla ve aynı sınırlar içersinde konuyu güçlendiren diğer belgesel metinleri bilgilerinize sunuyoruz…

Cevdet Paşa’ya göre Çiçek Aşısı Tarihi...

Ünlü tarihçimiz Cevdet Paşa, Tarihi’nin 1. cildinin 186-189 uncu sayfaları arasında, çiçek ve çiçek aşısı hakkında verdiği genel bilgilerle beraber, çiçek aşısının Edirne ile olan ilgisinden şöyle söz ediyor:

İngiltere büyük elçisinin eşi Madam Montagu Edirne’de bunun faydalarını görüp, hatta kendi çocuğunu da deneyerek ve buna dair H.1130\M. tarihinde İngiltere’ye bir mektup yazmış, İngiltere’de de denenip, faydaları görüldüğünden, durum, diğer yerlere yayılarak, Avrupa doktorları tarafından kabul olunup, onaylanmış ise de, “böyle Tanrı tarafından gelen bir hastalığa, ilaç etmek, Tanrı emrine karşı gelmektir” diye papazlar tarafından karşı çıkılması üzerine, önce, Avrupa toplumunun çoğunluğu “aşıyı kabul etmeyip, kabul edenlere dinsiz gözüyle bakarlar.” Ve belki, idamı gerektiğini düşünürlerdi. Bu nedenle Avrupa devletleri, “her kim çocuğunu aşılatırsa, bir miktar bağış yaparak”, konuyu, bir lütuf olarak kabul ederlerdi.

Lakin sonra, herkes aşının, “Tanrının lütfu olarak, bir ilâç” olduğunu kabul edip, kendileri paralar harcayarak, çocuklarını aşılatmaya başlamışlardır.

Kaldı ki, bu konuda, bize belge olacak, ancak Madam Montagu’nun Londra’ya yazmış olduğu mektubudur. Bu mektubu, 1717 yılında nisan ayının biri tarihi ile Edirne’den yazmış olup, içeriğine göre, o zaman Edirne’de aşı konusu, Edirne’de usul ve adet ve belki bir tür sanat haline gelmiş olduğuna göre, ondan hayli seneler önce bu işin Edirne’de yapıldığı kanısına varılabilir.

Ve aşı konusu hekimlik alanına girip, Avrupa’dan ta Osmanlı ülkesine gelmeden Edirne’de bu işin yapıldığı bazı yaşlılardan duyulmuş, işitilmiştir.

Fakat, aşının bulucusu ve ne zaman icat edildiğini bilmiyoruz. İspat ve açıklaması konusu da Leydi Montagu’nun mektubunda anlatılır.

Gariptir ki, bu aşı sanatı, yukarıda bildirildiği gibi, Edirne’den Avrupa’ya gittiği zaman, papazların güçlü karşı çıkışlarına uğrayıp, güçlükle kabul edilerek, tamamlandıktan sonra,dönüp, doktorlar aracılığı ile İstanbul’a geldikten sonra, tutucu gurup tarafından pek çok itirazlar gelmiştir.

Lakin Sultan II. Mahmut Hazretlerinin kesin emriyle uygulanmaya başlamıştır 4.5

Cevdet Paşa’nın anlatışları içindeki çiçek aşısının Edirne ile ilgili bölümleri bu kadardır. Onun verdiği bilgileri Süheyl Hoca, şu sözleri ile değerlendiriyor:

“Büyük bilgin Cevdet Paşa’nın çiçek aşısı tarihi hakkında verdiği bilgilerin çok değeri vardır. Bu satırları okurken, rahmetli Paşa’yı hayır ve hayranlıkla anmamak mümkün değildir. Tanrı ona rahmet etsin.”

Buraya kadar araştırmalarımızdan şu inanca ulaşıyoruz ki, Edirne’nin çiçek aşısı tarihindeki ağırlıklı yerini belirleyen en önemli kaynak Leydi Montagu’nun 1717’de Edirne’den Londra’ya yazmış olduğu mektup oluşturuyor. Bu nedenle şimdi o mektubun çevirisini sizlere sunuyoruz. (Resim 2)

… Hazır hastalıktan bahsederken size bir şey anlatacağım ki, onu okuyunca burada olmayı arzu edeceksiniz.

Bizde çok ve tehlikeli olan çiçek hastalığı, burada aşı denilen bir uygulama icadı ile tamamen zararsız bir hale getirilmiştir. Birçok yaşlı kadınlar vardır ki, her sonbaharın Eylül ayında, sıcaklar hafiflediği zaman, bu uygulamayı yapmayı kendilerine iş edinmişlerdir.

Halk, birbirlerine haber yollayarak, aileden birisinin çiçek aşısı isteyip, istemediğini sordururlar. Bunlar, bir yerde toplanırlar. On beş, on altısı bir yere geldi mi, yaşlı kadın, elinde içerisi cerahat (irin) dolu bir fındıkkabuğu ile gelir ve size hangi damarınızı açtırmayı istediğinizi sorar. Sonra, derhal gösterdiğiniz yeri, büyük bir iğne ile size hiç acı vermeden açar, ve damarın içine iğnenin başının alacağı kadar bu zehirli damladan koyar ve sonra yaranın üzerine bir ceviz kabuğu koyarak kapatır. Aynı şekilde birkaç damar daha açar.

Rumlar ise alnın ortasına, her iki kolda ve göğüste birer haç işareti yapmayı dini bir gelenek haline getirmişlerdir. Fakat bu açılan yerler, iz bırakarak, çirkinliğe sebebiyet verdiğinden, dindar olmayanlar, riayet etmezler. Onlar, aşıyı bacaklarının ve kollarının görülmeyen yerlerine yaptırırlar.

Aşı yapıldıktan sonra, çocuklar ve küçük hastalar, bütün gün oynarlar. Sekiz saat tamamıyla sağlıklıdırlar. Sekiz saatin sonunda ateş nöbeti başlar. İki, üç gün yatakta kalmaya zorunlu olurlar. Çocukların yüzlerinde yirmi veya otuz kadar küçük çıbanlar çıkar ki, bunlar hiç iz bırakmazlar. Sekiz gün içersinde hastalıktan önceki hallerine gelirler. Yara açıldığı yerde, hastalık devam ettiği sürece cerahat (irin) akar ki, sanırım çok faydalıdır.

Her yıl benlerce kişiye bu uygulama yapılır. Burada çiçek aşısını içmelere gider gibi, eğlenerek, kolaylıkla yaptırıyorlar. Çiçek aşısından ölmek mümkün değildir. Emin olunuz ki, bu deneyimin güvenilirliğine inanıyorum. Çünkü küçük sevgili oğluma da uygulatacağım.(Resim 3)

Bu faydalı uygulamayı İngiltere’ye ithal edecek kadar sadık bir vatandaşım. Eğer varidatlarının (zenginliklerinin) bir kısmını feda ederek insanlık yararına kullanacak kadar fazilet sahibi olanını bilseydim, bizim doktorlardan bazılarına bilhassa yazmayı ihmal etmezdim. Fakat, bu hastalık onların çok işine yarar. Hatta bu şekilde çiçek hastalığını ortadan kaldırmaya azmetmiş olana, kin ve garez beslerler. Belki eğer yaşar ve geri gelirsem onlarla mücadele etmekde kendimde cesaret bulabileceğim…6

Edirne’ye büyük hizmetler veren, Dr.Rıfat Osman, Edirne’de uygulanan çiçek aşısı merasimini şöyle anlatır :

“ Aşı işine gelince: Bu külfetli (zahmetli) bir iştir. Zahmeti şudur:

Mutlaka 50-60 çocuk aileleri ile Sokullu Mehmet Paşa Hamamında (Resim 4) toplanırmış. Bu işlerde hamamın erkekler kısmını da kadınlar işgal ederlermiş. Yemekler götürülür. Soğuk şerbetler hazırlanır. Hamamın her tarafı güllerle donatılır. Şarkılar ve türkülerle çocuklar aşılanırmış. Aşıcı kadınlar aşılarını, incir yaprağına sarılı olarak getirirlermiş.

Refikam (Eşim) Zehra’nın söylediğine göre, çocukluğunda annesi ile Kaleiçi’nde aşıcı bir Ermeni kadının evine giderek aşılanmış. Bu kadın “Aşıcı Tutu” adıyla meşhur imiş.

Avcı Sultan Mehmet zamanında Edirne’de gül, şebboy, sümbül ve lalenin çeşitli cinslerini yetiştiren kadınlar vardı. İşte aşıcılar da bu kadınlardan imiş. Dördüncü Murat’ın İstanbul kasırları bahçesindeki gülleri aşılamak için kalemleri buradan götürmek şartıyla birkaç aşıcı kadın İstanbul’a aldırmış. Buna dair Edirne Kadısına yazılan hükmün tarihi H.12 Rebiülahir 1041\M. 8 Ekim 1631’ dir.

Edindiğim bilgiye göre, çocukların aşı yerlerinde ki kan kurumaya başlarken gül suyu ile ıslatılmış bir gül yaprağı, aşı yerine konur ve o anda orada bulunan genç kızlar hep bir ağızdan:

Yavrum gül olsun, gülleri bülbül olsun…

Diye türkü söylerlermiş.

Bu aşının dilimizde çiçek kelimesi ile anılması dikkate değer.

Edirne’de aşılanan çocukların kollarına bağlanan gül yaprağı soluncaya kadar, hamama götürmemek, aşılı çocuğu hemen aşıdan bir iki sene sonra aşılamak, ekşili yemekler yedirmek, ne çeşitten olursa olsun çiçek koklatmamak usulden imiş.”

SONUÇ

  1. Ulaşabildiğimiz güvenirli kaynakların hiçbirinde XVI. Yüzyılda Edirne’den Batı’ya çiçek aşısı ihraç edildiğine dair hiçbir bilgi mevcut değildir.
  2. Çiçek aşısı, Leydi Montagu’nun Edirne’den, Londra’daki arkadaşlarına yazdığı mektupla, Batı’ya ayrıntılı olarak duyurulmuştur.
  3. Bu Edirne’nin çiçek aşısı tarihinde önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.
  4. Gelecekte yapılacak araştırmalar, bilimsel belgelere dayanılarak XVI. Yüzyılda, Edirne’den Batı’ya aşı ürünü ihraç edildiğine dair bir bilgiye ulaşılırsa, bu, hem araştırmacı, hem de Edirne için büyük bir şeref oluşturur.

Resim 1: Leydi Montagu
Resim 1: Leydi Montagu

Resim 2: Leydi Montagu'nun “Türkiye Mektupları” adlı eserinin kapak sayfası
Resim 2: Leydi Montagu'nun “Türkiye Mektupları” adlı eserinin kapak sayfası

Resim 3: Leydi Montagu ve oğlu. Kaynak: Wikipedia
Resim 3: Leydi Montagu ve oğlu. Kaynak: Wikipedia

Resim 4: Çiçek aşısının yapıldığı Sokullu Hamamı. Kaynak: Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
Resim 4: Çiçek aşısının yapıldığı Sokullu Hamamı. Kaynak: Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Resim 5: Ord. Prof. Dr.A.Süheyl Ünver tarafından çizilmiş olan Posta Pulu  (Edirne’de aşıcı kadının çocuğu aşılıyor. İki yanda  Çiçek Aşısı kalemleri ve Sokulu Hamamı)
Resim 5: Ord. Prof. Dr.A.Süheyl Ünver tarafından çizilmiş olan Posta Pulu (Edirne’de aşıcı kadının çocuğu aşılıyor. İki yanda Çiçek Aşısı kalemleri ve Sokulu Hamamı)

Resim 6: Leydi Montagu’nün Edirne’de misafir edildiği Demirtaş Kasrı
Resim 6: Leydi Montagu’nün Edirne’de misafir edildiği Demirtaş Kasrı

Kaynaklar


  1. Ünlü bir ressam. Dr.Rıfat Osman Bey’in Tıbbiye’deki resim hocası.
  2. İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstütüsü.
  3. Ord.Prof.Dr. A. Süheyl Ünver; Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi, İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü, No: 38, İstanbul, 1948, s:3-4
  4. Cevdet Paşa Tarihi, C:1, s:186-189
  5. Ord.Prof.Dr. A. Süheyl Ünver; Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi, İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü, No: 38, İstanbul, 1948, s:31-34
  6. Ord.Dr.A.Süheyl Ünver; Edirne’nin Tıp Tarihimiz Noktasından Ehemmiyeti, İstanbul Üniversitesi Yayınlarından No:777, Üniversite Haftasından ayrı baskı, İstanbul, 1958, s:18-19