Edirne Sarayı ve Hekim Beşir Çelebi

Edirne
Güncelleme:
Edirne Sarayı ve Hekim Beşir Çelebi

Dr. Ratip Kazancıgil - Nilüfer Gökçe

Türkler 1363 yılında Edirne’yi aldıktan sonra, bu şehirde imar hareketlerine başladıkları gibi, Osmanlı Sultanlarının oturmaları için de saraylar köşkler yaptılar.

Edirne alındığında, şehirde Bizanslılardan kalma önemli bir yapı olmadığı gibi, Edirne’de yaşayan Bizans tekfurlarının Manyas Kapısı yakınında oturdukları saray da Osmanlı Sultanlarının oturmalarına elverişli değildi. Bu nedenle Sultan I. Murad şehri aldıktan sonra Dimetoka’ya giderek bir süre orada kalmıştır (1-3).

Edirne’de, Osmanlılar tarafından iki saray yaptırılmıştır.

1. Saray-ı Atik
Birincisi Sultan I. Murad tarafından, başkent Bursa’dan Edirne’ye taşınmadan önce 1365 yılında Selimiye Camii yakınında Kavak Meydanı denilen yerde yaptırılmış olan saraydır. Yapımı 1368 yılında tamamlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in Tunca Nehri kenarında yaptırdığı saray tamamlanınca buna “Saray-ı Atik” yani “Eski Saray” denilmiştir.
2. Saray-ı Cedit
İkinci saray; 1451 yılında Tunca Nehri kenarında II. Murad’ın başlatıp, Fatih Sultan Mehmet’in tamamlattığı “Saray-ı Cedit” adıyla bilinen “Yeni Saray”dır .

Sarayın burada yapılmasının nedeninin, o sırada Edirne’de bulunan Hekim Beşir Çelebi olduğu rivayet edilmekte ve hatta Hekim Beşir Çelebi Risalesinde de bundan bahsedilmektedir (4-5).

Fatih, bilime ve bilim adamlarına değer veren bir hükümdardır.

Yaşadığı dönemde mesleklerinde başarılı olmuş, ün yapmış bilim adamlarını sarayına davet ederek, onlarla toplantılar yapmış, bilimsel tartışmalarda bulunmuştur (6,7,9). Bu toplantılar sırasında, bilim adamlarından Karamanoğlu İbrahim Bey’in özel hekimi olan Hekim Beşir Çelebi’nin bilgisini ve mesleğinde gösterdiği başarısından dolayı ününü duyan Fatih, İbrahim Bey’e özel bir mektup yazarak, Hekim Beşir Çelebi’yi Edirne’ye davet etti. Aslen Konya Karamanlı olan Hekim Beşir Çelebi, Fatih’in bu daveti üzerine Edirne’ye geldi, Fatih, Hekim Beşir Çelebi’yi, Eski Saray’da kabul ederek onunla görüştü.

Hem hekim hem şair, hem edip, hem de tarihçi olan Hekim Beşir Çelebi’nin ilim ve bilgisinden daha ilk görüşmede etkilenen Fatih, onu yanından ayırmamış, bilgisinden daha fazla yararlanmak için çalışmalarının devamı için teşvik etmiştir (1,6-9).

Restore

Resim 1: Edirne Sarayı “Dr. Rıfat Osman’dan” (4)
Resim 1: Edirne Sarayı “Dr. Rıfat Osman’dan” (4)

Zaman buldukça babası Sultan II. Murad’ın Tunca Nehri kenarında yaptırmış olduğu köşke gitmekten ve orada bilim adamları ile konuşup, tartışmaktan hoşlanan Fatih, Hekim Beşir Çelebi’yi de bu köşke davet eder.

Köşkte, Fatih ile Hekim Beşir Çelebi arasında geçen konuşma Beşir Çelebi Risalesi’nde şöyle anlatılmaktadır:

“Bir temmuz günü, hava çok sıcak olmasına rağmen, Fatih’in yanına gelirken çok kalın giyinmiş olan Beşir Çelebi’yi risaleyi anlatan kişi1; “Beşir Çelebi’nin soğuğu sevmediğini, hatta hamama gitse mermerin üzerine keçe döşettiğini, mermerin soğuk olduğunu, insana zarar vereceğini söylediğini” yazmaktadır.

Beşir Çelebi’nin üzerinde kürk olmasına rağmen, konuşma esnasında bir ara yüzünün rengi değişerek titrediğini gören Fatih, Beşir Çelebi’ye temmuz ayında olduklarını, havanında çok sıcak olduğunu söyleyerek neden titrediğini sorması üzerine, Beşir Çelebi: “Soğuğun insana zararlı sıcağın ise faydalı olduğunu söyleyerek, rüzgarın yerden geldiğini, yerin altında yılan, taş ve su bulunduğunu” söyler. Bunun üzerine Fatih, yerin kazılmasını ister. Yer kazılır. Yerden önce bir yılan, sonra taş ve daha sonra su çıkar2. Bu su, “Saray-ı Cedide” Yeni Saray’ın bahçesinde Ab-ı Hayat adı verilen sudur3. Beşir Çelebi’nin sözlerinin gerçek olduğunu gören Fatih, hemen orada Beşir Çelebi’ye hilat (kaftan) giydirir.

Fatih, bulundukları yerin ve şehrin havasının nasıl olduğunu sorar: Beşir Çelebi, Edirne’nin ve bulundukları yerin havasını överek; “Çok güzel bir hava olduğunu, nemli olmasına rağmen zarar vermediğini, kışın soğuktan korunduğunu, yazın ise çok sıcak olmadığını, kuzeyi açık olduğundan, güneyin yüksek olduğunu ve esinti nedeniyle pis kokuların dağılıp yok olduğunu ve insana zarar vermediğini söyler ve buna benzer bir yerin Rum memleketlerinde bulunmadığını söyler. Parmağı ile işaret ederek, önce Buçuk Tepe’yi sonra Delikli Kaya’yı gösterir. Orta havadır, gayet güzeldir diyerek över ve Padişaha, senin sarayın burada yapılmalıdır der. Bunun üzerine Padişah Saray-ı Cedide’nin inşa edilmesini emreder.”

Resim 2: Edirne Sarayı, Adalet Kasrı ve karşısında Cihannüma (4). (Renkler restore edilmiştir.)
Resim 2: Edirne Sarayı, Adalet Kasrı ve karşısında Cihannüma (4). (Renkler restore edilmiştir.)

Risalede4, Beşir Çelebi, sarayın yerini ve havasını övdükten sonra, sarayı yapımını üstlenen mimar hakkında da “döneminde çok ünlü bir mimar vardır. Bu mimarın ayakları felçli olmasına rağmen çok güzel saray ve köşkler yapmıştır. Gittiği her yere davet edilerek gider” der ve “Saray-ı Cedide”nin dünyada bir örneğinin bulunmadığını, bahçesinin akıllara durgunluk verecek kadar güzel olduğunu söyler ve bahçeyi cennetten bir köşeye benzetir”(1,10,12).

Beşir Çelebi Risalesinde, Yeni Saray “Saray-ı Cedide” ile ilgili konuşmalardan başka, nehirlerden, Eski Cami’den, Edirne Kalesi’nden de bahsedilmektedir.

Risale devam ettikçe bir menkıbe5 şeklini almakta, bunun sonucu olarak ta Beşir Çelebi risale içinde efsanevi bir kişiliğe bürünmektedir. Makalenin anlatış şeklide doğrudan doğruya Beşir Çelebi’nin kendi kaleminden veya ağzından değil, ikinci bir kişinin hikaye edişi şeklindedir. Bununla beraber bu risale, gerek tarihi yazarlar arasında, gerekse kendisinden sonra gelmiş bulunan Abdurrahman Hibrî ve Ahmed Bâdi gibi yazarlar kaynak olarak bu risaleden faydalanmışlardır. Bu nedenle Hekim Beşir Çelebi’nin hem Edirne Tıp Tarihi hem de Fatih ve dolayısıyla Edirne Sarayı hakkında vermiş olduğu ilk bilgiler bakımından önemli bir yeri vardır.

Kaynaklar

  1. Kazancıgil R, Gökçe N; Edirne Sarayı ve Hekim Beşir Çelebi, 1.Edirne Sarayı Sempozyumu Bildirileri, (25-27 Kasım 1995) Edirne,1999, s:76-79
  2. Ahmed Badi Efendi, Riyaz-i Belde-i Edirne, C:I
  3. Evliya Çelebi Seyhatnamesi, C:6, s:8
  4. Dr. Rıfat Osman Bey, Edirne Sarayı, Yayınlıyan: Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Ankara,1957, s:16-59
  5. Ünver S; Fatih’in Cihannüma Kasrı, İstanbul;1953,s:171
  6. Ünver S; İlim ve Sanat Tarihi Bakımından Fatih Sultan Mehmed, İstanbul;1953,s:11
  7. Ünver S; Edirne’nin Tıp Tarihimiz Noktasından Ehemmiyeti, İstanbul;1958, s:11
  8. Ünver S; Türk Tıp Tarihi Arkivi, C:5, İstanbul;1942,s:19,20
  9. Adıvar A, Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul,1943, s:16
  10. Beşir Çelebi Risalesi
  11. Cevri Çelebi Tarihi, Cevri Çelebi, H.1393, s:8
  12. Hibrî Çelebi, Enis-ül Müsâmirîn,Çev:Ratip Kazancıgil,Edirne 1996,s:17

Notlar


  1. Beşir Çelebi Risalesinin kimin tarafından yazıldığı belli değildir.
  2. Kazancıgil R, Gökçe N; Edirne Sarayı ve Hekim Beşir Çelebi, 1.Edirne Sarayı Sempozyumu Bildirileri (25-27 Kasım 1995), Edirne,1999,s:76-77
  3. Cevri Çelebi Tarihi,H.1393, s:8
  4. Risale: Kitapçık
  5. Menkıbe: Din büyüklerinin veya tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikâye.