Geçmişten Günümüze Edirne’de Gülcülük
Sevgi ve güzellik sembolü olan gül, çok eski bir geçmişe sahiptir. Gülgiller (Rosaceae) familyasını Rosa cinsindendir. İlkbaharda çiçek açar. Kırmızı, beyaz, pembe, sarı en çok görülen türlerinin rengidir. Güzel kokusu ve gösterişli çiçekleri nedeniyle bütün dünyada yaygın olarak yetişir.
Gülün anavatanı Ortaasya’dır. Ortaasya’dan batıya ve güneye göç eden Türkler, yanlarında gül kültürünü de taşımışlardır1.
Edirne’de Gül Bahçeleri
Edirne ve civarında gül bahçelerinden bahseden ilk bilgiler 1210 tarihine kadar gitmektedir. Belçikalı bir tarihçi haçlı seferleri sırasında 1210 yılında haçlıların Edirne civarında geniş gül bahçeleri gördüklerini kaydetmektedir2.
Edirne Tarihçilerinden Abdurrahman Hibrî, ilk Edirne şehir tarihi olan Enîsü’l-Müsâmirîn adlı eserinde; “Edirne’de Meriç, Tunca ve Arda nehirleri kenarında 450 bahçenin olduğunu, bu bahçelerden bahar mevsiminde armağan için elde edilen gülsuyunun kokusunun miske benzediğini” yazmaktadır3.
Edirne Sarayı
Sultan IV Mehmet Edirne Sarayı’nın harem dairesinde valide taşlığının doğu tarafında Tunca Nehri’ne bakan küçük bir tepe üzerinde Dolmabahçe adı verilen bir bahçe yaptırmış. Bu bahçenin bir köşesine birinciye nispetle daha alçak bir set yaptırarak buraya gül fidanları diktirdiğinden adına Gülhane denilmiştir4.
1600’lü yıllarda Edirne’yi ziyaret eden Evliya Çelebi, Seyhatname’sinde Edirneyi övdükten sonra Edirne gül ve gül bahçelerini cihanı zeyn etmiştir diyerek gül bahçelerinin her tarafı süslediğini söyler5.
Dr.Rıfat Osman Bey; Edirne’nin kuzeyinde Yeni İmaret Mahallesi’nden başlayıp, Bulgaristan’daki Kızanlığa ve bugün Sinekli Ovası denilen ve istasyondan başlayarak güneydeki Kartal Tepe sırtlarına kadar uzayan geniş arazide büyük gül bahçeleri olduğunu söylemekte, Kızanlık gül bahçeleri içinde Edirne’den taşınmış eserlerdendir demektedir6.
Edirne Gülü
Edirne gülü; aynı zamanda gül esansı elde edildiğinden Yağ Gülü, damıtılma ile gül yağı elde edildiğinden Damla Gülü gibi isimlendirildiği gibi, Sakız Gülü, Pembe Gül, İyi Gül gibi isimler de verilmektedir. Halk arasında genellikle Sakız Gülü olarak bilinir. Bilimsel adı Rosa damascena Miller Trigintipetala’dır7. Mayıs ayında çiçek açar. Bol çiçekli, çiçekleri katmerli ve güzel kokuludur.
H.13 Zilhicce 1001/M.10 Eylül 1593 tarihli belgede, Edirne kadısı ve bostancıbaşısından İstanbul’daki saray bahçeleri için “400 kantar kırmızı gül ve 300 kantar sakız gülü fidanı” gönderilmesi istenmektedir8.Bu da bizlere İstanbul’daki sarayın bahçesi için Edirne’den gül gönderildiğini göstermektedir.
17.Yüzyılın sonunda Bulgaristan’a götürülen Edirne Gülü, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra tekrar Türkiye’ye dönmüş. Savaşta yurtlarına dönen göçmenler, beraberlerinde getirmiş oldukları gül fidelerini bildikleri teknik ile birçok yerde yetiştirmeye başlamışlardır9.
17.yüzyılda Osmanlı’da ilk gül yağı üretimi Edirne’de başlamış, buradan Bulgaristan’a geçmiştir. Bugün, Bulgaristan’ın önemli bir gül yetiştirme merkezi olan Kızanlık ve Eski Zağra ilçeleri Osmanlı döneminde Edirne eyaletine bağlı kazalar olduğundan, Kızanlık ve Eski Zağra kazalarında gül mahsulünün çok yetiştirilmesi nedeniyle Gülyağı ve Gülsuyu imal edilip, Avrupa’ya gönderildiğinin 1872 yılı Edirne Vilayet Salnamesinden öğrenmekteyiz 10.
1896 yılında çıkartılan bir yasa ile de Gülyağları beş sene vergiden muaf tutulmuş ayrıca bunun için getirilecek alet ve edevattan gümrük vergisi kaldırılmış olması devlet tarafından da gülyağı üretiminin desteklendiğini göstermektedir. 11
Edirne’nin Gülabı
Edirne güllerinden elde edilen gülsuyu, Edirne’nin tanınmış en değerli ürünüdür.
Evliya Çelebi, ünlü eseri Seyahatnamesinde Edirne gülsuyunun benzeri cihanda yoktur diyerek övmekte ve İstanbul’da aktarların yanında bakır kazanlar içinde Edirneli kadınların, gül suyu sattıklarını yazmaktadır12.
Dr.Rıfat Osman Bey’de, Edirne’nin gül bahçelerini yönetenler, Türk kadınları olduğu gibi, iki-iki buçuk asır önce merkepler (eşekler) ile İstanbul sokaklarında gülsuyu satan yeşil feraceli kadınların da Edirneli olduklarını söylemektedir13.
Dr.Rıfat Osman Bey, “Beylerbeyi Hamamı’ndan Hükümet Konağı’na doğru uzanan sokak, bir buçuk asır öncesine kadar “Gülapçılar Çarşısı” olduğunu söylerlerdi” demektedir.
Abdurrahman Hibrî, Edirne güllerinden armağan için gülsuyu elde edildiğini yazar ki, 1675’de yapılan Şehzade Mustafa ve Ahmed’in sünnet törenlerinde Edirneli aktarlar şehzadelere hediye olarak gül suyu sunmuşlardır. Topkapı Sarayı’na gülsuyu, gül şurubu, gülbe şekeri ve gül yaprağı Edirne’den gitmektedir14.
Edirne bahçelerinde yetişen güllerin yağları ve gülsuyu Mısır, Avusturya,İtalya, Suriye, Anadolu ve Rusya gibi bütün Avrupa’ya Asya’ya ihraç olunmaktadır15.
Balkan Savaşı ve sonunda Edirne’nin Bulgarlar tarafından işgal edilmesi, ardından 1. Dünya Savaşı ve onu izleyen Kurtuluş Savaşı yıllarında bakımsız kalan Edirne gül bahçeleri yıkıma uğrayarak yok olmuşlardır.
Gülcülüğün Yeniden Canlandırılması
Trakya Umum Müfettişliği; bölgede geniş gül bahçeleri oluşturarak gül yağı ve gül suyu üretimine geçmeyi planladığından örnek bahçeler kurmuştur.
Edirne’de de yeniden gül yetiştirilmesi amacıyla çalışmalara başlanmış ve bu amaçla 1935’de Isparta’dan gül fideleri getirtilmiştir16.
1936’da Karaağaç’ta, Kızanlık’tan gelen, özellikle gülcülük konusunda son derece bilgi ve tecrübeye sahip olan göçmen gülcü ustaları tarafından idare olunan bir gül bahçesi oluşturulmuş. Ayrıca, Karaağaç’ta açılan eğitmenlik kursunun pratik dersleri arasına gülcülük dersi konulmuştur.
Isparta’dan 1935-1937 yılları arasında gönderilen gül fidelerinin toplamı 1100 kiloya ulaşmış ve ilk ürün 1938’de alınmıştır. Bu üründen Gülyağı çıkartmak için Umumi Müfettişlikçe Lüleburgaz’ın Kırkağaç Köyü’nden Kızanlık gülyağı ustası Murat oğlu, kendi aletleri ile Edirne’ye davet edilerek yirmi üç gün misafir edilmiş, çalışmalarında kendisine İnhisar (Tekel) Müdürlüğünce her türlü kolaylık sağlanarak olumlu sonuçlar alınmıştır17.
Edirne’de üretilen gülyağı numunesini (örneğini) tahlil için Isparta’ya gönderilmiş. Alınan başarılı sonuçtan sonra, Lüleburgaz’ın Kırkağaç Köyünde de “gülcülük istasyonu” açılmasına karar verilerek uygulamaya konulmuştur.
1939’da Trakya’daki gül bahçelerinden gülyağı üretimi yapabilecek kadar ürün alınır hale gelmiş ve bölgede gülyağcılık başlamış ve gülyağında istenen kaliteye ulaşılmıştır.
Isparta Gülyağı fabrikasına gönderilen numuneler için verilen raporda:
“1939 yılı ürününden elde edilen gülyağının geçen yıl gönderilene göre çok daha kaliteli olduğu ve Avrupa’daki herhangi bir gül yağı fabrikasına arz edilebilecek kalitede olduğu” bildirilmiştir.
1940’da müfettişlik bölgesinde, Edirne merkez, Karaağaç, Lüleburgaz ve Babaeski kazaları olmak üzere dört gül bahçesi oluşturulmuş. Ayrıca bölgede gülyağcılık kursları açılarak nitelikli elemanda yetiştirilmeye başlanmıştır.
Umum Müfettişliğin bu çalışmaları sonucunda Trakya’da yarım asırdır kaybolmuş olan gülcülük hareketi yeniden başlatılmış ve Avrupa piyasalarına sürecek kadar nitelikli gülyağı üretilmeye başlanmıştır18.
II.Dünya Savaşı, savaşın getirdiği zorluklar gül bahçelerini de etkilemiş, bakımsız kalan gül bahçeleri harap olmuşlardır. Kadınların, bahçelerden fide alarak kendi evlerinin bahçelerinde yetiştirdikleri, çiçeklerinden reçel ve gül şurubu yaptıkları bu güller, bahçeleri bir süre daha mis gibi kokutarak süslemeye devam etmiştir. Bugün bile ayakta kalmaya çalışan eski evlerin bahçelerinde Edirne Gülü, halkın deyimiyle Sakız Gülüne rastlamak mümkündür. Tıpkı bahçesine sığındığı evler gibi onlarda yok olmamak için direnmektedirler.
Son yıllarda Edirne’de gülcülük yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır. 2021’de Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 99. Yıl Dönümünde Edirne Belediyesi tarafından Karaağaç Yolu üzerinde bir gül bahçesi oluşturulmuş19. Trakya Üniversitesi Havsa Meslek Yüksek Okulu’nun bahçesine de 200 gül fidanı dikilmiştir20.
Kaynaklar
- Baydar H; Açık Parfüm Vadisi, Isparta’nın Geçmişten Günümüze Gülcülük Serüveni, YÖK Dergi, Sayı:9,s:13↩
- Altıntaş A, “Edirne’de Gülcülük” Tıp Tarihi Araştırmaları Hıstory of Medicine Studies, Sayı:15, İstanbul,2007,s:158, - Altıntaş A, “Edirne’de Gülcülük ve Edirne Gülü” Yöre,Sayı:34,Yıl:2003↩
- Abdurrahman Hibrî, Enîsü’l-Müsâmirîn, Çev: Ratip Kazancıgil,1.bsk, İstanbul,1996,s:49↩
- Dr.Rıfat Osman, Edirne Sarayı, Yayınlayan Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver, Ankara,1957,s:94↩
- Evliya Çelebi Seyhatnamesi, C:3,s:118↩
- Rıfat Osman, Edirne Abideleri,Milli Mecmua, Yıl:3, C:6, No:71,10 Ekim 1926 s:1147-1149)↩
- Altuntaş A.; Edirne’de Gülcülük ve Edirne Gülü” Yöre,Sayı:34,Yıl:2003,s:7↩
- Ahmet Refik, Hicri On Birinci asırda İstanbul Hayatı (1000-1100),İstanbul,1931,s:9↩
- Altuntaş A.; Edirne’de Gülcülük ve Edirne Gülü” Yöre,Sayı:34,Yıl:2003,s:7. https://baka.ka.gov.tr/yag-gulu-tarimi-ve-endustrisi, Erişim; 30 Mayıs 2023↩
- Edirne Vilayet Salnamesi R.1288/M.1872-73,sayı:2, s:181, Edirne Vilayet Salnamesi R.1290/M.1873-74,sayı:4, s:318, Edirne Vilayet Salnamesi R.1291/M.1875-76,sayı:5, s:157,↩
- 1901 yılı Edirne Vilayet Salnamesi, Kazancıgil R,Gökçe N,Öncel M; Edirne Merkez Vilayet Salnamesi H.1319-M.1901,C:I, İstanbul,2014↩
- Evliya Çelebi Seyhatnamesi, C:3,s:118↩
- Rıfat Osman, Edirne Abideleri,Milli Mecmua, Yıl:3, C:6, No:71,10 Ekim 1926 s:1147-1149)↩
- Altuntaş A.; Edirne’de Gülcülük ve Edirne Gülü”, Yöre, Sayı:34, Yıl:2003, s:5↩
- Edirne Vilayet Salnamesi R.1288/M.1872-73,sayı:2, s:181, Edirne Vilayet Salnamesi R.1290/M.1873-74,sayı:4,↩
- Burç gazetesi, 1935↩
- Trakya Dergisi;Nisan-Haziran 1938,sayı:20-21-22,s:23↩
- Burgaç M,; Trakya Umumi Müfettişliğinin Kurulması ve Trakya Umumi Müfettişliği, Ankara,2013, s: 247-248↩
- https://www.edirne.bel.tr (Erişim: 30 Mayıs 2023)↩
- https://havsamyo.trakya.edu.tr/news/2--gul-hasadi-senligi (Erişim:30 Mayıs 2023)↩