Keşan'a sürgüne gönderilen iki hekimbaşı
Öğr. Gör. Nilüfer Gökçe 2
1821 yılında Sultan II. Mahmut zamanında Keşan'a sürgüne gönderilen, 1803-1807 yılları arasında Sultan III. Selim'in de Hekimbaşılığını yapan, Tıp Eğitimimizin modernleşmesine önderlik eden Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi (1774-1834) ve kardeşi Abdülhak Molla (1786-1201)'dır.
Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi 3; Ülkemizde ilk defa Batılı tarzda Tıp Eğitimi vermek üzere, Sultan II. Mahmut tarafından 14 Mart 1827'de açılan modern askeri tıbbiyenin, Tıphane ve Cerrahane-i Amire'nin kurucusu ve okulun ilk nazırı (dekanı) dır.
Orduya cerrah yetiştiren Cerrahane-i Mamure'nin açılmasında ve ilk defa karantina önlemlerinin alınmasına öncülük etmiştir (1,2,3).
Abdülhak Molla 4 Tıbbiyenin gelişmesine çok hizmet etmiş, Hekimbaşı ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nazırı (Dekanı) olarak hizmet vermiş, salgın hastalıklara karşı karantina teşkilatını kurmuş ve çiçek aşısı yapılmasını zorunlu hale getirmiştir (1).
Bu iki kardeş ve değerli iki Hekimbaşı 1821 yılında sadaret kethüdası (Devlet Müsteşarı) Halet Efendinin gazabına uğrayarak Keşan'a sürgüne gönderilmişlerdir (2,3). Onların Keşan'a sürgün edilmeleri ile ilgili olarak Cevdet Paşa Tarihinde :
"Hekimbaşı ve Anadolu Kazaskeri Behçet Efendi Halet Efendi sayesinde hekimbaşı olmuşken, gerek kendisi, gerek kardeşi Abdülhak Molla Efendi hoş sohbet ve meclisi süsleyen zatlar olduklarından her nasılsa bir sohbet esnasında dayanamayıp Halet Efendi 5 hakkında ağızlarından bir söz kaçırmış olduklarından her ikisi de Keşan'a sürüldüler"diye yazıldıktan sonra." Hekimbaşılık Müderris Hekim Benderek'li Zâde Mehmet Sait Efendiye verildi" denmektedir (4).
Prof. Dr. Ali Haydar Bayat, Osmanlı Devleti'nde Hekimbaşılık Kurumu ve Hekimbaşılar adlı eserinde ise " Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi, Ağustos 1821 tarihinde Anadolu kazaskeri olmuş ve Meclis-i Vâlâ'ya seçilmiştir. Bu yılın Nevrûzunda 6 hükümdara sunduğu nevrûziye ve takvim ile 1800 kuruş değerinde samur kürk ile 2850 kuruş atiyye ile taltif edilmiştir. Fakat beş ay sonra, kardeşi Abdülhak Efendi ile birlikte meclislerde, velinimeti Halet Efendi hakkında ileri geri konuştukları duyulduğundan (Mesela bir toplantıda Hâlet Efendi'nin uyuduğunu gören Behçet Efendi, "Fitneyi uyandırmayın!" dediğini daha sonra, ajanları Halet Efendi'ye bildirmişler) 28 Aralık 1821'de Hekimbaşılıktan azledilerek Keşan'a sürülmüşlerdir. Hekimbaşılıktan boşalan makama Bendereklizâde Mehmet Said Efendi getirilmiştir" diye yazmaktadır (5).
Bendereklizâde, bu iki kardeşi kıskandığından, ilk iş olarak Abdülhak Molla'yı saray hekimliğinden uzaklaştırmak olmuş, onu da ağabeyi Mustafa Behçet Efendi ile birlikte 1821 yılında Keşan'a sürgüne göndermiştir (5).
Bu iki kardeş, Keşan'da sürgünde on bir ay kaldıktan sonra,Halet Efendi'nin Konya'da idam edilmesi üzerine af edilerek İstanbul'a dönmüşlerdir. (1,4).
Cevdet Paşa Tarihinde "1238 yılı Şevvalin 25. günü hekimbaşı Benderekli Zâde Sait Efendi azledilerek yerine eski hekimbaşı Behçet Efendi getirildi" demektedir.
İki kardeş sürgünde bulundukları Keşan'dan af edilerek geri döndükten sonra,Mustafa Behçet Efendi yeniden üçüncü kez hekimbaşılık görevine getirilirken, kardeşi Abdülhak Molla'da saray hekimliğine getirilmiştir (5).
Türk Hekimliğinde pek çok yeniliklere imza atan bu değerli iki hekimbaşı ile ilgili olarak, günümüzde Keşan'da, Abdulhak Molla adını taşıyan bir sokak bulunmaktadır.
1950'li yıllara kadar "Hekimbaşı Abdulhak Molla Sokak" olarak adlandırılmış olan sokak
Kaynaklar
- Şehsuvaroğlu N.B.,Demirhan A., Güreşsever G., Türk Tıp Tarihi, Bursa,1984,s:152-154.
- Karlığa B., Kazancıgil A., "Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi ve İbni Sina'nın Yeni Bir Ahlâk Risalesi" Tıp Tarihi Araştırmaları, sayı:6, İstanbul-Ocak-1997, s:121.
- Yıldırım N., "Mustafa Behçet Efendi" Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C:5, İstanbul, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı ortak yayını, 1994, s: 559,560.
- Irmak S., Çağlar B.K., Cevdet Paşa Tarihi Seçmeler-2, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1973, s:307,309, 355,375
- Bayat A.H.; Osmanlı Devleti'nde Hekimbaşılık Kurumu ve Hekimbaşılar, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 1999, s:7,137,159
Referanslar
- Osmanlılarda Hekimbaşı, günümüzde ki Sağlık Bakanının görevini yapan kişidir.
- T.Ü.Tıp Fak.Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı- Edirne
- Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi (1774-1834): 1774 yılında İstanbul'da doğmuştur. Önce medresede dini bilimler öğrenmiş, Süleymaniye Tıp medresesinde okumuştur. Hassa saray hekimliği ile başlamış olduğu tıp alanında 1803-1807, 1816-1821, 1823-1834 yılları olmak üzere üç kere hekimbaşı olmuştur. Zeka ve çalışkanlığı sayesinde Rumeli Kazaskerliğine kadar yükselmiştir.1834 yılı sonlarında Şarbon hastalığından vefat etmiştir. Arapça ve Farsça'nın dışında Fransızca, İtalyanca biraz da Lâtince dillerini bildiğinden çağdaşlaşma akımında Sultan II. Mahmud'un en büyük yardımcısı olmuştur.
Eserleri: Çiçek Aşısı Risalesi, Vazaif al-Aza (Fizyoloji Risalesi), Kolera Risalesi, Hezar Esrar (1,2,3). - Abdülhak Molla (1786-1853) : İstanbul'da doğdu. Ağabeyi Mustafa Behçet Efendi gibi, önce medresede dini bilimler, sonra Süleymaniye Tıp Medresesinde tıp eğitimi alarak müderris ve hekim oldu. 1827 yılında saray hekimliğine tayin edildi. Mustafa Behçet Efendi'nin vefatı üzerine 1834 yılında Hekimbaşılığa getirildi. 1835'te bu görevden alındı. Bundan sonra Sultan Abdülmecit döneminde 1839-1845 yılları arasında ikinci kez, 1848-1849 yılları arasında üçüncü kez hekimbaşılığa getirilmiştir. 1839'ta Anadolu kadılığı derecesine erişmiş, 1839,1844 iki kere Rumeli kazaskerliğine getirilmiş, 1848'de Maarif Meclisi Reisi olmuştur.1854 yılında Bebek'te vefat etmiştir. Bebekteki yalısında kurduğu eczanenin kapısına astığı "Ne ararsan bulunur derde devadan gayri" sözü ile ünlüdür.
Eserleri: Tarih-i Liva, Ruzname, Hezar Esrar.(Ağabeyi Mustafa Behçet Efendi ile birlikte hazırlamıştır. Bu eser yarım kalmış, oğlu Hayrullah Efendi tarafından tamamlanıp 1869 da basılmıştır (2). - Halet Efendi: Şeyhülislamlardan Şerif Efendinin hizmetlilerinden olup, sonradan kadılığa yükselen Kırım'lı Hüseyin Efendi'nin oğludur. Babası gibi efendileri Şeyhülislam sayesinde İlmiye mesleğine kadı olmuştur. Nüfuzlu kişiler sayesinde hocalık rütbesi kazanmıştır. Padişah Sultan II. Mahmut'a yakınlaşmanın yolunu bulmuş sevmediği adamları kâh gerçek sebepler icat ederek kâh sudan bahaneler bularak işlerinden uzaklaştırmıştır. (4).
- Osmanlılarda Hekimbaşının görevleri arasında her sene yeni yılın başında Nevruziye adlı özel bir macun hazırlayarak, 22 mart gecesi (Nevruz gecesi) porselen kaplar içersinde, hükümdara, şehzade ve hanım sultanlara, kadın efendilere, sadrazama ve devlet ricaline takdim ederler,karşılığında da hediyeler alırlardı. Nevrûziyeyi sunan hekimbaşıya pâdişah huzurunda kürk giydirilmesi usûldendi (5).