Bir yol gösterici olarak Dr. Ratip Kazancıgil
Dr. Ratip Kazancıgil 12 Mayıs 1920’de Malatya’da doğdu, 12 Ağustos 2017’de Edirne’de vefat etmiştir.
İlk ve orta eğitimini Malatya’da tamamlayan Dr. Ratip Kazancıgil, 1937 yılında Leyli Tıp Talebe Yurduna bağlı bir öğrenci olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kabul edilmiştir. Bu okuldan 1943’te mezun olmuştur (1-3).
6 ay Adana Sıtma Enstitüsü’nde kursa tabi tutulduktan sonra o dönemde halkı kasıp kavuran sıtma ile savaş için yurdun sıtmalı bölgelerine gönderilen hekimlerden sadece birisidir.
Hekimlik hayatına sıtma savaş hekimi olarak Aydın’da başlamış. Sıtma Savaş Başkanı olarak Edirne’ye gelmiştir.
Sıtma ile savaşta büyük başarılar elde etmiş, bütün Türkiye’yi baştanbaşa dolaşarak (köyler de dâhil), sıtma mücadelesinde bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü tarafından eğitim için birkaç kez yurt dışına götürülmüştür (1-3).
Dr.Ratip Kazancıgil bilgisi, genel kültürü ile eşi bulunmaz bir kişidir. Her ne kadar dış görünüşüyle çok sert görünse de sımsıcak bir yüreğe sahiptir. İnsana değer veren son derece saygılı bir kişiliğe sahiptir. İnsanı sever. Sadece insan değil, evrendeki tüm canlılar severdi. Onun için her kes, her canlı değerli idi.
Müziği, sanatı, edebiyatı, tarihi, doğayı sever. Yeniliğe açıktı.
Dr. Ratip Kazancıgil, deryadır. Onu burada anlatmak, kelimelerle ifade etmek çok zordur. Uzun yıllar Dr.Ratip Kazancıgil ile birlikte çalışmış, ölünceye kadar da yanında bulunmuş olan bir kişi olarak, şunu söylerim ki O, nasıl anlatılırsa anlatılsın, O’nun için ne söylenirse söylensin hep eksik olacaktır. Benim için Ratip Hocayı anlatmak, hem çok kolay hem de çok zordur.
Dr.Ratip Kazancıgil çok çalışkan bir insandır.
Çalışmayı çok sever. Boş geçecek bir saniyesi bile yoktur. Kendisini çok yakından tanıyan ayni zamanda çalışma arkadaşı olan Dr.Fikri Çelik;
“Ratip Abi’de bitmek tükenmek bilmeyen bir çalışma azmi var2.” demektedir.
— Çalışma azminin yanında mücadelecidir. Zorluklarla mücadele etmeyi sever.
Eski Edirne Valilerinden Hüseyin ÖĞÜTÇEN onun bu mücadeleci yönünü çok güzel anlatılmaktadır:
— “Yıl 1950–1951 Meriç Kaymakamı idim. Üstü başı, yüzü gözü toz içinde bir genç cip’ ten indi. Kaymakam Bey nerede diye sordu. Kendimi tanıttım. Kim olduklarını sordum. Trakya Sıtma Savaş Başkanı Dr.Ratıp Kazancıgil imiş. Beni kaymakama benzetemedikleri için şaka yaptığımı sanmışlar. Çabucak dost olduk.
Dr.Ratıp Kazancıgil kısa sürede sıtmanın kökünü kazıyacaklarını heyecanla anlatıyordu. O yıllarda altı nüfuslu ailemizin tüm bireyleri sıtmaya yakalanıyorduk. İçimden “Zavallı çocuk benim gibi mesleğe yeni başlamış, işin farkında değil” diye düşünüyordum.
O Meriç’e geldiğinde kaymakam evinde, ben Edirne’ye gittiğimde onun evinde kalıyordum. Hiç geçinemezdik. Hep zıt fikirleri savunurduk.
Kısa zamanda Trakya’da sıtmanın kökü kazındı. Zaferin adı hiç şüphesiz Ratıp Kazancıgil idi. Bitmez tükenmez enerjiye sahipti. Sonra Edirne Sağlık Müdürü oldu. Aynı Resimde üstün başarıları devam etti. O artık Edirne ili halkının sevgilisi idi3.”
O, asla yılmazdı...
“Yılma” “Pes etme” gibi bir sözcükler Ratip Hocanın lügatinde yazılı değildir. Belki bir ara çalışmasına, araştırmasına ara veriri ama yılmazdı. Çalışmasına ara vermesi, dışardan bakıldığında yıldığı, pes etmiş olduğu, çalışmayı bıraktığı gibi görünse bile aslında hiçte öyle değildir. Sadece o, çalışmasına kısa bir ara vermiştir. Zamanı geldiğinde çıkartır ve kaldığı yerden çalışmasına devam eder. Ben onun başladığı bir işi yarım bıraktığını görmedim.
Başarı için güven çok önemli idi.
Dr. Ratip Kazancıgil’in bizlere ve öğrencilere daima söylediği şu idi:
“Bir işte başarılı olmak istiyorsan, önce karşındakini inandıracaksın. Sana inanacaklar ve güvenecekler ki seninle beraber olsunlar, çalışsınlar. Yoksa başarılı olamazsın.”
Daima kendine bir hedef koyardı.
Ratip Hoca’nın daima bir hedefi vardır. Hedefine ulaşıncaya kadar da gece gündüz çalışır. Karşısındakilerden de bunu beklerdi. Yılmadan çalışırdı.
Bu arada önüne engeller çıkabilir, çıkardı da. Ama bunlar onun çalışmasını engellemez. Sadece sonuca ulaşmasını biraz geciktirirlerdi o kadar. Ama sonunda başarıya ulaşır, hedefine varırdı...
Bunun en iyi örneğini, 1947’de Sıtma Savaş Hekimi olarak gittiği Aydın’ın Germencik ilçesi Turhanlar Köyü’n den geçen Erengüllü Çayı’nın yatağını değiştirmek için köylülerle birlikte yaptığı çalışmada görürüz. Burada işbirliğine girmeyen köylüye, kendisinin de onlardan biri olduğunu göstererek önce köylü ile dost olmuş, daha sonra onlara işbirliği yaparak, kendisi de köylü ile birlikte çalışarak kanal açarak Erengüllü Çayı’nın yatağını değiştirmiş, böylece köyü sıtmadan kurtarmıştır. O dönemde mükellefiyet yasası olmasına rağmen, bunu yapmamış, önce köylüyü inandırmış, onların kendi istekleri bu projede çalışmalarını sağlayarak hedefine ulaşmıştır. Sıtmadan kırılan köylünün tarlalarında traktörler işler olmuştur4.
Yakın dönemlere ait bir örnek verecek olursam. Şu an içinde bulunduğumuz “Osmanlı’da Sağlık Gelenekleri toplantısının gerçekleştiği Edirne Sultan II.Bayezid Külliyesi’nin Darüşşifa bölümünde Sağlık Müzesi kurulması örneğidir. Bu, Dr. Ratip Kazancıgil’in nasıl mücadeleci olduğunu, sonuca geç ulaşsa bile yılmadığını gösteren en güzel örneklerden biridir.
Edirne’ye 1950 yılında Edirne Sıtma Savaş Başkanı (Türkiye’nin en genç sıtma savaş başkanı idi) olarak geldiği zaman ilk ziyaret ettiği yerlerden bir Edirne Sultan II.Bayezid Külliyesi olmuş. Fakat perişan bir durumda olan darüşşifada bir şey yapmanın mümkün olamayacağını da görmüştü.
1960’lı yıllarda Vakıflar Bölge Müdürlüğü Külliye’de restorasyon çalışmasına başlamış. Ratip Kazancıgil, Külliye’nin restorasyonu bittiğinde 1972’de Edirne Valiliği aracılığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak, burasını “Tıp Tarihi Müzesi” kurmak için Edirne İl Sağlık Müdürlüğü’ne verilmesini istemiş. Bu isteği önce olumlu karşılanmış. Hatta Darüşşifa düşük bir kira ile ve her on yılda bir yenilenmek üzere Edirne İl Sağlık Müdürlüğüne verilmiştir. Fakat ne olduysa olmuş bu karar tek taraflı olarak yine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından iptal edilmiştir5,6.
Dr.Ratip Kazancıgil, bu kararı saygı ile karşılamış. Müze fikrinden bir süre için vazgeçmiş görünmüş. Fakat içindeki ateş hiç sönmemiştir. Ta ki, 1982 yılında Trakya Üniversitesi kurulup, 1985 yılında Külliyenin Cami dışında kalan binaları Trakya Üniversitesine devredilinceye kadar.
Bu tarihten sonra yavaş yavaş konuyu yeniden gündeme çıkarmaya başlamıştır. Bir taraftan Darüşşifa ile ilgili araştırmaları bütün hızıyla devam ediyordu.
1988 Edirne Sultan II.Bayezid Külliyesinin açılışının 500. Yıl dönümü idi. “Edirne Sultan II.Bayezid Darüşşifası” başlıklı kitabını hazırladı. Burada bir sempozyum düzenlenmesinde yardımcı oldu. Düşüncesinde hep var olan Darüşşifada bir sağlık müzesi açmaktı. Fakat henüz şartlar uygun değildi. Uygun zamanı beklemeye başladı.
1992 yılında Tıp Fakültesinde Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalında “Deontoloji ve Tıp Tarihi Müze ve Kütüphanesi”ni kurarak küçük bir koridorda ellinde bulunan belgelerle küçük bir müze oluşturarak sağlık müzesinin ilk adımlarını attı. 1997 yılında da Edirne Sultan II.Bayezid Darüşşifası Sağlık Müzesi açıldı8.
— Sağlık Müzesi açıldıktan sonra tamam başardım diyerek geri çekildi mi?
— Hayır, Geri çekilmedi. Çekilmezdi.
Yine Darüşşifa örneğinden devam edecek olursak. Tamam, Sağlık Müzesi açıldı. İstediğimi elde ettim. Diye asla geri çekilmedi. Aksine,nasıl yapar, daha ileri götürürüz diye çalıştı. Bu çalışması ölünceye kadar devam etti.
Hep ileriyi hedeflerdi ...
Edirne Sultan II.Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nde açılmasını istediği ikinci bir bölüm daha vardı.
Külliye’nin İmaretler bölümünü Müze haline getirmek istiyordu. Çokta önem veriyordu. Bu konu ile ilgili çalışmalarda yaptı. Sonuca ulaşmaya ne yazık ki ömrü vefa etmedi.
Yol göstericidir.
Ratıp Bey’in en önemli özelliklerin den birisi yol gösterici olmasıdır. Bunu yaparken size bir şey hissettirmez. Yeni bir projeye, bir araştırmaya, bir çalışmaya sizi farkında olmadan girersiniz. Hani bazı şeyler için, “içine çeker derler” ya Ratıp Bey’de onlar gibi sizi çalışmanın içine çekerdi.
Onunla sohbet ettiğinizi düşündüğünüz sırada aslında o sizi yönlendirmeye başlamıştır. Siz kendinizi çalışmanın veya projenin içinde bulursunuz.
— “Ne yapalım?
— Nereleri araştıralım ki aradığımız belgelere ulaşalım”. Diyerek konu üzerinde düşünmeye ve konuşmaya başlamışsınızdır bile. Birden bire kendinizi yapılacak çalışma üzerinde fikir yürütür bulursunuz. Ondan sonra size:
— “Eh, hadi şimdi gidip, çalışmamıza başlayalım. Kaybedecek zamanımız yok” diyerek sizi araştırmanızla baş başa bırakırdı.
Yrd.Doç.Dr. Gülden Yılmazer bu konu ile ilgili olarak;
“Çalışma hayatımın kişisel gelişimi ve farkındalık kavramının oluşması için her yönüyle katkıda bulunan hocamın, her zaman ilham dolu olması ve bunu aşılaması, azim duygusu ve bizleri teşvik etmesi, içimizde çalışma isteğini oluşturması, desteği ile dünyamızı paylaşması ve öğretileri için ne kadar teşekkür etsem azdır.
Tıp tarihinin yanı sıra, bizleri yaptığı her çalışması ile hayran bırakarak örnek olması ve inancı ile rehber olmuştur. Kitap sevgisinin, okumanın ve anlamanın önemini aşılayarak; bizlerin kendi çalışma alanlarımıza daha bir sarılmamızın, severek öğrenmenin temelini atmıştır9.”demektedir.
O’ geniş bir kültüre engin bir bilgiye sahipti. Bilgisini paylaşmaktan kaçınmazdı.
— Sadece birlikte çalıştıklarıyla değil herkesle bilgisini paylaşırdı. Kendisine fikir sormak, ondan bilgi almak için gelenleri, gayet incelikle, saygı ile karşılar, önce rahatlamalarını sağlar. Onlarla sohbete girer. Konuşmalar sırasında yine karşısındakine hissettirmeden, kendisini niçin ziyaret ettiklerini, ne öğrenmek istediklerini öğrenir. Onlara gereken bilgileri verir. Başvuracakları kaynakları ve bu kaynaklara ulaşabilecekleri yerleri söyler, hatta kendi kütüphanesin de bulunan konu ile ilgili kaynakları verirdi. Bu görüşmeler bazen çok uzun sürdüğü olmuştur.
— Odadan çıkarken kafalarındaki sorulara cevap bulmuş, hatta görüşme sırasında çalışma plan programlarını da oluşturmuş olurlardı.
Eksik bilgilerinizi yine kendinizin tamamlamanızı sağlardı...
Onunla yapılan her görüşmede yeni şeyler öğrenirdik. Çalışmalarımız esnasında hata yapmış olsanız bile sizin hatanızı yüzünüze vurmaz. “Bu böyle olmayacaktı, niye böyle yaptın, şu kaynağa bakmamışsın gibi” bir çıkışta bulunmaz. Ama hatamızı bulmamızı eksiğinizi tamamlamanızı sağlardı.
— Bunu nasıl mı yapardı?
— Önce yaptığınız çalışmayı ister. Siz daha başlangıçtayım. Üzerinde biraz daha çalışmam gerekiyor deseniz de o zararı yok sen bir getir göreyim der. Siz çalışmanızdan çıktılar alır götürüsünüz. Birkaç gün sonra geri aldığınızda sayfaların yanlarında cümleler arasında soru işaretleri, altı çizilmiş cümleler, yeniden incele veya kaynağı bir görelim gibi cümleler bulursunuz.
Ya da yanına gittiğinizde şu şu kitapları, dergileri ya da belgeleri bulsana. Bende var sanıyordum. Aradım bulamadım. Sen bir arasana bulursan bir getir derdi.
— Yalnız negatif bir yanı vardı, bekletilmeyi hiç sevmezdi. İstediğini hemen bulup getireceksin. Bekletmeyeceksin. Çünkü geçen her zaman onun için büyük bir kayıptı. Zamanı boşa geçirmeyi ise hiç sevmezdi.
Çalışmaya ara vermez, ara vermeyi de hiç sevmezdi...
Ratip Hoca, tatile çıksa yanında mutlaka bir çalışması vardır. Aslında tatilleri hiç sevmez buna hafta sonları da dâhildi. Genelde hafta sonlarını Sağlık Müzesi’ndeki odasında çalışarak geçirirdi. Zaman onun için çok değerliydi.
Disiplinlidir.
Disiplinli çalışmayı severdi. Karşısındakilerden de ayni disiplin içinde çalışmalarını beklerdi.
Burada Ratıp Hocamızın çalışma disiplinini gösteren küçük bir örnek vermek istiyorum:
“Sayın Dr.Ratip Kazancıgil tarafından sevilen ve özel akşamlarda sofraya davet edilen kişilerden biriydim. Bir sabah 09.00 da tüm sağlık ocağı hekimlerini müdürlükte toplantıya davet ettiği bildirildi. Toplantı sabahı erken saatte arabam ile Suluca Sağlık Ocağı’ndan hareketle 160 Km yol kat ederek Edirne’ye geldim. Toplantı salonuna girdiğimde saat dokuzu on dakika geçiyordu. Yani toplantı başlayalı 10 dakika olmuştu. İçeri girip selam verdim. Yerime oturmadan toplantıyı keserek “Öğleden sonraki oturuma katılmamı, zamanında gelmediğim için ilk bölüme katılamayacağımı” gayet kibar bir üslup ile söyledi.
Bu olay benim için dünyanın hiçbir maddi gücü ile elde edilemeyecek bir eğitim ve deneyimdi. Kendisine ne kadar teşekkür etsem yetersiz kalır. Aradan geçen 33 yıl içinde bu disiplinin ne kadar önemli olduğunu birçok yerde yaşadım.10”
Liderlik Vasfına Sahiptir...
— Ratip Hocanın en büyük özelliklerinden birisi liderlik vasıflarına sahip olmasıdır. Çok zekidir. Bir konu hakkında olaylara hemen vakıf olup, kişileri hemen o konu hakkında çalışmaya yönlendirip, o çalışma sonlanana kadar da takipçisi olur11.
Örneğin:
— 25 Kasım 1966’da; Amacı: “Halk sağlığına hizmet eden, her türlü koruyucu ve tedavi edici müesseseleri kurmak, gelişmelerine yardımcı olmak, yaşatmak, sağlık hizmeti alanında, devlet gücü ile toplumun potansiyel gücünün birleşmesine önderlik etmek, böylece, topluma, sağlık hizmetlerini daha yeterli, daha yararlı ve etkili Resimde verilmesine yardımcı olmak, dernek imkânlarının el verdiği oranda hasta ve yoksullara tıbbi ve sosyal yardımlarda bulunmak” olan Sağlık Kuruluşlarına Yardım Derneği’ni kurmuştur.
Bu derneğin aracılığı ile sağlık evleri ve sağlık ocaklarının yapımını sağlayarak, Sağlık Hizmetlerinde Edirne’yi örnek il yapmıştır. 1991’ yılında Nusret Fişek Halk Sağlığı Ödülünü İlk alan kişidir.
Kafası son derece çalışırdı. Pırıl pırıl işleyen bir zekâya sahipti.
Hatta biz kendi aramızda konuşurken Ratıp Hoca için; “Akşam düşünüyor, sabah gelip bizi koşturuyor” dediğimiz olmuştur.
Ratip Hoca, için söylediğimiz bu sözler maalesef doğrudur. Her yeni bir günün sabahında okula geldiğinde, mutlaka kafasında yeni bir proje vardır.
Her sabah mutlaka odasına gider onunla konuşurduk. Bu görüşmeler, önce günlük konuşmalar şeklinde başlar, yaptığımız çalışmaları anlatır, ben, bu çalışmalar sırasında içinden çıkamadığım takıldığım yerlerle ilgili kendisine sorular sorardım. Konuşmamız bu bilgi eksikliklerinin nasıl giderilebileceği, daha neler yapmamız gerektiği şeklinde devam ederken bir anda bakarsınız birkaç cümle ile size yeni projesinden bahseder. Bunu birden bire proje olarak size sunmaz. Bu sadece bir düşüncedir. Sonunda, “Eh artık önce elimizdekini bir bitirelim sonra bakarız ” diyerek sizi konuya ısındırmaya yavaş yavaş alıştırmaya çalışırdı.
Son dönemlerinde gözlerinde ki sarı nokta hastalığının ilerlemesi onu, istediği gibi çalışmasını engellemesine rağmen söylediği şu “vücudumun yaşlanmış olmasına karşılık beynim durmuyor, kıpır kıpır, hep çalışıyor, hep yeni işler, yeni çalışmalar peşinde durmadan üretiyor .” diyordu.
— Ratip Kazancıgil muhteşem bir bilgi ağacıdır.
Bilme önem verir...
Onun için bilim çok önemlidir. Gelişmenin ilerlemenin ancak bilimle olabileceğine inanırdı.
Paylaşımcıdır...
Bilgisini başkalarıyla paylaşmayı sever. Bunu çeşitli yollardan yapar. Konuşarak, konferanslar vererek, yayın yaparak…
Yaptığı yayınlara herkesin ulaşabilmesini ister. Ona göre her derginin okuyucusu farklıdır. “İşte onlara ulaşmak lazım der.” Kitapları herkese açıktır.
Soldan sağa: Mehmet Ağırgan, Güngör Mazlum, dr.Ratip Kazancıgil, Dr.Saadet Yardım,Özlem Ağırgan
Burada Yrd.Doç.Dr. Gülden Yılmazer’in onun için yazdıklarından örnek vermek istiyorum:
“Olağanüstü bilgisi ve bu bilginin aktarılmasında, paylaşılmasında, arşivlenmesinde önderdir. Hocamız, paylaşımın ne kadar önemli olduğunu anlamamızı sağlayarak; bilgi ancak paylaşılırsa değerli olur ilkesini öğretmiştir12.”
Araştırmacıdır...
Yetenekli ve bilgili insanın yapabileceği kadarıyla da olsa, araştırma konularında rastlayabilecekleri bilgi açıklıklarını araştırmalarla kapatılabileceğine heveslendirerek, geliştirmeyi teşvik etmiştir.
Edirne araştırmaları konusunda bir ilki başlamış. Yaptığı araştırmalar sonucunda İlk Edirne şehir tarihçisi, “Enis-ül Müsamirin” yazarı Abdurrahman Hibri’nin Mezarının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Her yaşta öğrenmeyi, araştırmayı, yeni şeyler üretmeyi görev olarak görürdü.
Dr.Ratip Kazancıgil Girişimcidir...
Edirne Sarayı’nın yeniden canlandırılması amacıyla 25-27 Kasım 1995’te Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in Himayelerinde I. Edirne Sarayı Sempozyumunu gerçekleştirerek dikkatleri Edirne Sarayı’na çekmiş. Edirne Valiliğinde Edirne Sarayı ile ilgili bir Vakıf kurulmasını sağlamıştır.
Edirne Sarayı’nın bir an önce ayağa kaldırılması için çalışmaların başlaması gerektiğini her fırsatta dile getirerek girişimlerde bulunmuştur.
İnsan ilişkilerine önem verirdi.
— Çocuk, kadın, erkek, eğitimli, eğitimsiz ayrımı yapmadan toplumun her kesimi ile iletişim kurar. Toplumun farklı renklerden oluştuğunu söyleyerek, orkestraya benzeterek;
“Nasıl ki bir orkestra farklı enstrümanlardan oluşur. Her bir enstrümanın orkestrada ayrı yeri ve görevi vardır. Davul diye geçmeyin, onun da yeri ve görevi ayrıdır13. “ der ve şöyle devam ederdi;
“Herkesle görüşeceksin ki, onlar senden bir şeyler öğrenirken sen de onlardan bir şeyler öğreneceksin, özellikle gençlerle iletişim kurmazsan, bugünün nasıl anlayacaksın. Günü nasıl takip edeceksin” diye sorular sorarak, “gençleri eğitirken, kendisinin onlardan çok şeyler aldığını14 ” da belirtir.
Edirne Erkek Sanat Okulu’nda Edebiyat Öğretmenliği yaptığı (1960’lı) yıllarda öğrencisi olan Hanefi Kayasöken Ratip Hoca ile ilgili anılarını anlatırken şöyle demektedir:
“Edirne eski Belediye Başkanı Şevki Arman Bey, sınıf arkadaşım Oktay Aybar15 ( Prof.Dr.) ve benim de bulunduğum bir yemekte,
Ratip Hoca;
— “Beyler, gündelik hayatınızda her türlü insanla muhatap olabilirsiniz. Ama kendinize ayırdığınız özel zamanlarda zeki insanlarla beraber olunuz16.” Demişti.
Sonuç Olarak:
Bütün bunların gerçekleşmesinde;
- Ratip Kazancıgil’in bitmez tükenmez enerjisi, ileri görüşlülüğü, bilme verdiği değer, imkânsızlıklar içinde, yapabilme, başarabilme gücü,
- Zamanı, enerjiyi ve malzemeyi çok iyi kullanabilmesi ve kullandırması,
- Disiplinli çalışması, çalışmalarında ciddilik araması,
- Kadirşinaslığı,
- İnsanları sevmesi ve saygı duymasının büyük rolü vardır.
Sözlerimi Eski Sağlık Bakanı Prof. Dr. Türkan Akyol’un O’nun hakkındaki sözleri ile bitirmek istiyorum: “Edirne’ye gittim. Çalışmaları yerinde gördüm. Çok ama çok farklı bir insan. Gördüklerimden sonra diyebilirim ki, bakanlık olarak onunla gurur duyuyoruz.”
Bizlere, Sevgiyi, Saygıyı, Güveni, Gerçek Dostluğun ne olduğunu öğreten hocam Ratip Kazancıgil’i buradan sevgi ve saygı ile anıyorum.
Işıklar içinde uyu sevgili Hocam ...
KAYNAKLAR
1-Gökçe N.,”Edirne’ De Önder Bir Hekim : Dr. Ratip Kazancıgil” Lokman Hekim Journal of History of Medicinie and Folk Medicine, Vol 4, No 2 (2014) s:43-49
2- Tuğrul HM, Gökçe N, “Edirne’ye ve Halk Sağlığına Adanmış Bir Ömür” Dr.Ratip Kazancıgil, Edirne,2010
3- Gökçe N, Tuğrul M. Dr. “Ratip Kazancıgil Bibliyografyası”, Tıp Tarihi Araştırmaları, Sayı: 17/2011, s.13-22
4- Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010
5- Kazancıgil R,”Trakya Üniversitesi Sultan II.Bayezid Sağlık Müzesi’nin Kuruluş Öncesine Ait Anılar”, Yöre, Sayı:50, Mayıs-2004,s:13
6-Gökçe N; “Avrupa Müzeler Birliği 2004 Yılı Müze Ödülü Almış Bir Müzenin Hikayesi” Yöre, Sayı:50, Mayıs-2004,17-19
Notlar
- Opr.Dr.Fikri Çelik, “Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan”, Edirne,2010,s.↩
- Öğütcen H. “60 Yıllık Dost”, Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010,s:↩
- Tuğrul HM, Gökçe N, “Edirne’ye ve Halk Sağlığına Adanmış Bir Ömür” Dr.Ratip Kazancıgil, Edirne,2010,s:76-79↩
- Tuğrul HM, Gökçe N, “Edirne’ye ve Halk Sağlığına Adanmış Bir Ömür” Dr.Ratip Kazancıgil, Edirne,2010,s:76-79↩
- Kazancıgil R,”Trakya Üniversitesi Sultan II.Bayezid Sağlık Müzesi’nin Kuruluş Öncesine Ait Anılar”, Yöre, Sayı:50, Mayıs-2004,s:13↩
- Gökçe N; “Avrupa Müzeler Birliği 2004 Yılı Müze Ödülü Almış Bir Müzenin Hikâyesi” Yöre, Sayı:50, Mayıs-2004,s:17-19↩
- Yılmazer G., Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010,s:↩
- Tiryakioğlu A.; Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010,s:↩
- Köylüoğlu N., Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010,s:↩
- Yılmazer G. Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010,s:↩
- Ratip Kazancıgil ile odasında yapmış olduğum görüşmelerden (2017)↩
- Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010 s:361↩
- Prof.Dr. Oktay Aybar, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim üyesidir.↩
- Kayasöken MH, “Edirnelinin Ratip Ağabeysi”, Gökçe N, Tuğrul M. Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan, Edirne,2010↩