Edirne’de Fırtına

EdirneDr. Rıfat Osman
Güncelleme:

Tosyavizade Dr. Rıfat Osman Bey – Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver’in Mektuplarından Seçmeler-III

Dr. Rıfat Osman (1874-1933) ve Dr. Süheyl Ünver (1898-1986) birbirleriyle mektuplaşarak fikir alışverişinde bulunmuşlardır. Mektuplarının bir özelliği de çok uzun olması, ara verilip, tekrar başlaması ve bir mektup içerisinde birçok konunun ele alınmış olmasıdır.

Dr.Rıfat Osman Bey, 1930 yılında meydana gelen ve Üç Şerefeli Camii ve Selimiye Cami’nin minarelerinin külahlarının yıkılmasına neden olan fırtınayı da bütün çıplaklığı ile anlatır...

Restore

Resim 1: Fırtına sonrası Selimiye Camii'nin dört zarif minaresinin külahsız durumu (1930, Dr.Rıfat Osman Beyin objektifinden)
Resim 1: Fırtına sonrası Selimiye Camii'nin dört zarif minaresinin külahsız durumu (1930, Dr.Rıfat Osman Beyin objektifinden)

Edirne’de Fırtına…

Edirne
Tosyavizade
Doktor Rıfat Osman
Röntgen Mütehassısı

27 Temmuz 1930 / Edirne

Aziz Süheyl…

Dün, saat 18.00 -19.00 arasında batı yönünden gelen bir rüzgâr şaşkınlık yaratan bir süratle müthiş bir kasırgaya dönüşmeye başladı.

Bu sırada İstanbul yolculuğu hazırlıkları ile uğraşan eşimden ayrılarak, yine aynı amaçla çarşıya dalmak üzere iken yerden kalkan tozların oluşturduğu yoğun bir sis içinde kaldım.

Etrafıma, baştan aşağı kiremit parçaları ve ağaç dalları düşüyordu. Gün cumartesi. Yüzde yetmiş dükkânlar kapalı. Akşama bir şey kalmamış. Öbürleri de kapatmaya başlamış ve hatta kapatmışlar. Etrafta yaygın bir tenhalık.

Aslında gündüzleri havalar çok sıcak ve yaprak kımıldamayacak kadar rüzgarsız, boğucu, cehennem gibi bir hava. Akşama yakın dışarıda kalanlar, güçlükle nefes alıyor. 19.30’da büyükleri irice limon, küçükleri ceviz büyüklüğünde bir dolu başladı.

Panama şapkamın kenarını kurşun gibi delerek yanağımı acıttı. Elimdeki çantamla tepemi örttüm. Bu sırada büyük bir dolu başıma ve sağ dizime vurmakla beraber, bulunduğum arsalığa kiremitlerden başka, garip sesler çıkararak bir kocaman çinko parçası düştü. Cidden korkmaya başladım.

Havada uçuşan şeylerin ne olduğunu tarif etmek çok güç. İşte bu sırada idi ki tozların, bulutların içinde Üç Şerefeli Camii’nin büyük minaresinin külâhının eğilmiş bir şekilde olduğunu görmüş gibi olarak dehşetli bir korkuya uğradım. Meğer o koca şey uçmuş ve yerlere düşmüş idi. Akşam, ezan vakti durgunluk başlamış idi. Zavallı ağaçlar ya devrilmiş ya dalları kırılmış veya yaprakları dökülerek çıplak kalmışlar idi.

Selimiye’nin dört zarif minaresinin külahsız, soba borusu gibi kalmaları beni o derecede şaşkınlığa uğrattı ki, bunu anlatmakta cidden acizim.

Harap olmuş bir malikânem karşısında böyle üzülmeyecek idim. Çünkü o bana bir madde gücüyle bağlı bir şeydir. Nihayet bir para konusudur.

Fakat Selimiye dehanın (Mimar Sinan’ın) marifet ve ilmin birleşerek yaratmış olduğu bu muazzam parça, ruhumun bir aşkı idi.

Ben onun için terk-i diyar ve vatan etmiş idim5
(Yurdumu ve vatanımı “doğduğum yeri” terk etmiş idim.)

Dr.Rıfat Osman
(İmza)

Mimar Sinan’a büyük bir sevgi ile bağlı olup, O’na hayranlık duyan Dr. Rıfat Osman Bey, Sinan’ın yaratıcılığını, bilim ile birleştirerek yapmış olduğu bu büyük eserinin fırtınadan zarar görmesi onu çok üzülmüştür. Üzüntüsünü, doğum yeri olan İstanbul’dan onun için ayrılarak Edirne’ye gelmiştim sözleri ile dile getirmektedir…

Kaynak


  1. Kazancıgil R. Gökçe N.; Tosyavizâde Dr.Rıfat Osman Bey’den Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver’e Edirne Mektupları C:I bsk.2,Edirne,2016,s:266